Çarşamba

tanrının senfonisi

tanrı kadına işte bu gece denizden bir rüzgarla gülümsedi...
sonra kulağına şarkı fısıldadı.. kadın emindi, bu tanrının duymasını istediği tek sesti... nasıl bir anda yakalamıştı.. rüzgar bedenini... sarmıştı.. tüm günahlarına rağmen aldırmadı.. sarıp sarmaladı...
tüm gizem gecedeydi.. denizdeydi.. ve belki kadındaydı... her kimde ise gizler önemli değildi.. bugün hepsi bir araya toplanıp kimsenin anlam veremediği o kutsal diye tabir ettiğimiz his için açığa çıktı.. 'tanrının senfonisi' dedi kadın içinden.. belki ' mucizesi' kimler duymasın.. varsın kimseler okumasındı... ona bahşedilmiş bi kaç saat... güzel bir deniz, ilginç bir rüzgar... ve kutsallığına inandığı o adam... nasıl teşekkür etmesin ki bilmediği o güce... sonsuz teşekkürler..


Pazartesi

mısra 193 ve sonrası...


" Allahım, onu neden yalnız bıraktın? Neden, yalnızlığının verdiği çaresizlikle can sıkıcı ilişkiler kurmasına izin verdin? Neden, geçirdiği her dakikanın hesabını sordun, içini ezdin? Neden korkuyu göğsünden çekip almadın? Neden, suçluluk duygusunu üzerinden atmasına yardım etmedin? İsa'yı neden bu kadar geç tanıttın ona? Neden günahlarının yükünü taşıyacak gücü ona da vermedin? Selim de, kendi çapında bir kaç kişiyi kandırabilirdi senin yolunda. Meyveleri gösterdin de ağaca çıkma becerikliliğini esirgedin. Neden küçük yaşta Latince, Eski Yunanca, İngilizce filan öğretmedin ona? (Sen ki bütün dilleri ezbere bilirsin)
Dua etmesini bile öğretmedin ona. Evde yalnız kaldığı geceler, karanlıkta yorganı başına çekti ve ter içinde mısra 193 ile mısra 214 arasında söylediği gülünç yakarmayı uydurabildi o zor şartlar altında. Daha iyi birşeyler söyletemez miydin? Neden onu canı kadar seven annesinin bile Selim'i 'benim korkak oğlum' diye sevmesine göz yumdun? "Benim akıllı oğlum güzel oğlum" dediği zaman da neden, şımarmasını önlemedin? Bir duvardan bir duvara çarpıp durdun onu. Bir uçtan bir uca itip durdun onu. Öğretmeni: "yalan söyleme, bu resmi sen yapmadın" dediği zaman neredeydin? Neden bir karşılık bulmasına yardım etmedin? Oysa o resmi Selim yapmıştı. On bir yaşında, "benim kızla konuşuyorsun" diye, Erdal'dan ilk tokadı yediği zaman, aslında kızla konuşmamıştı. Neden babasının verdiği on liranın üstünü bir kerede yolsa düşürmesini sağlamadın da, önce iki buçuk lirayı düşürdü ve koşa koşa dönüp bu parayı ararken kalan dört lirayı da kaybetti? Soruyorum: Neden? Sonra neden karakola gönderdin Selim'i, parayı bulan var mı diye sormaya? Neden polisleri güldürdün ve Selim'i ağlattın? Polisler daha mı iyiydi Selim'den? Biliyorum İsa daha büyük acılar çekti diyeceksin. Bu kadar ayrıntılara girmezdi diyeceksin. Asıl, ayrıntılara girmeliydi bence. Her şeyi yaşamalıydı. İlkokula göndermeliydin İsa'yı da Selim gibi. Sonra, Selim senin oğlun değil ki. Olsaydı da bilmiyordu. Biliyorum, bunlardan daha acıklı sözler yazdı romancılar diyeceksin. Ben daha neler duydum diyeceksin. Demek bunu söylemekle bitiyor herşey. Sen onlara inan. (ne kaybettiğini bilmiyorsun onlara inanmakla.) Küçük ayrıntılara daha girme bakalım. İsa'nın ikinci gelişinde durumu kurtaracağını sanıyorsun. Selim de ikinci kere gelse görürsün. Yalnız bu sefer lütfen aynı zamanda gelsinler artık. Araya yine binlerce yıllık bir uçurum koyma. Sonunda ilk gelişlerinde yaptığın gibi ikisini de yalnız bırakma..."