Pazartesi

diğerleri...

ötekiler, diğerleri vs vs. “kendi hayatını yaşa” kimseye göre değil, kendine göre yaşa” mottoları yerini “başkalarının hayatını yaşamak” isimli sıkıcılığa bırakıyor. 
canım kalbim ne çok kırdım seni, sırf başkaları kırılmasın diye.
canım gözlerim ne çok baktım sırf dediler diye.
ne çok koştum, ne çok yürüdüm caaanım adımlarım. 
bazen boş yere.
şimdi kendi adımlarını kendin için atmaya hazırlan. ne olursa olsun bu yol senin dedim kendime. sana ait. bu yolda “başkaları” yok. onların yargıları yok. 
sen sadece “sensin”. olman gereken gibi değil, olduğun gibi sensin. 
yol seni böyle seviyor. 
evren seni kendin olduğun için selamlıyor.
başkaları için yaşanayı bıraktığın her yer an kutla kendini.
yol her adımında kutsayacak seni. 
ne güzel bir yol ışıkla dolu.
ve sen ne muhteşem bir yolcusun....

Cuma

denize doğru -korkular

denize doğru akıtıyordu yaşları. her yer denizdi. baktıkça büyüyen, büyüten, temizleyen, şifalandırandı. 
herkes için kilometrelerce koşabilirdi ama kendisi için bir adım atmak bile o kilometrelerden daha uzun geliyordu. insan en çok başkalarına yakınlaşıyor kendine ise uzaklaşıyordu. 
dağlar denizler biliyordu. kadını tüm rüzgarlar destekliyor ve en çok güneş ışığını paylaşıyordu. kendin için özgürce korkusuzca adım atmak... cesur olmak. ve yine adım atmak. yürümeyi hiç bırakmamak. yoldan hiç ayrılmamaktı aslolan. 
ve o sahiplenilen korkular yazılar yazarak geçmiyordu. her şey bir adım atmakla başlıyor ve aşılması gerekiyorsa yine o adımla gerçekleşiyordu.