Salı

piedra ırmağının kıyısında oturdum ağladım

*.... aşk belkide vaktinden önce yaşlandırıyor bizi; sonra, gençlik uçup gittiğinde yeniden gençleşmemizi sağlıyor. Ama o anları unutmaya olanak var mı? İşte bu yüzden yazıyorum ben, hüznü hasrete dönüştürmek, yalnızlığı anılara dönüştürmek için. Bu öyküyü bitirdiğimde kalkıp Piedra ırmağına atabilmek için. ..

*....tanrılar zarları atar ve kafesinde kapalı duran aşkı azad eder. Bu güç, yaratıcı yada yok edici olabilir.; kafesinden çıktığı sırada, rüzgarın hangi yönde estiğine bağlıdır herşey. Bu güç o sırada ona doğru esmekteydi. Ne varki rüzgarlar tanrı kadar kaprislidir - ta içimde bir yerlerde fırtınaların koptuğunu hissetmeye başlıyordum.

* -.. tanrının kadın yüzünün simgesi neden su?

- bilmiyorum.. ama kendini bizlere belli etmek için genelde suyu seçiyor. Belki de su yaşam kaynağı olduğundandır., suyun içinde yaşam bulduğumuzdan, dokuz ay boyunca o suyun içinde kaldığımızdandır. Su kadın gücünün simgesidir, hiçbir erkeğin ne kadar aydınlanmış, ne kadar kusursuz olursa olsun ulaşmayı düşleyemeceği bir güçtür bu...

* .. aşk her zaman yenidir. yaşamımızda bir kez, iki kez, on kez sevmiş lmamızın önemi yok. Aşk bizi cennete yada cehenneme götürebilir, ama her zaman bir yere götürür. Onu kabullenmemiz gerekir, çünkü varlığımızı besleyen odur. Ondan kaçarsak, gözümüzün önünde meyve dolu dallarıyla duran o ağaca baka baka, elimizi uzatıp istediğimiz meyveyi koparmaya cesaret edemeden açlıktan ölürüz. Nerede olursa olsun, aşkı arayıp bulmamız gerekir, bu bize saatlerce, günlerce, haftalarca süren düş kırıklıklarına mal olsa da. Çünkü biz aşkın peşine düştüğümüz anda, o da bizi karşılamaya çıkacaktır. Ve bizi kurtaracaktır.

*... üçüncü kattan düşmekte, yüzüncü kattan düşmek kadar hasar bırakırdı. düşeceksem en yükseklerden düşmeliydim.